Ağlamak, ağlamak, ağlamak istiyorum bağıra çağıra. Ki beni en yakından tanıyanlardan 1 saniyelik göz atanlara kadar herkes bilir ki çok da sulu göz bir insan sayılmam.(Sulu gözlerden de nefret ederim maalesef.)
Belki yılların birikimini şimdi yaşıyorum kim bilir? Merkür retrolarını, dolunayları, sistemi, içerisinde yaşadığımız yeri, duvarları, çevremizi, zamanında verdiğimiz ve veremediğimiz kararları, regl dönemlerini, o anki ruh halimi suçlamaktan çok bıktım. Klişeleri ve tekrarları sevmiyorum, öyleyse neden sürekli aynı şeyi durup durup yapıyorum ki? Ya da “yapıyoruz ki”? Çünkü biliyorum, siz de yapıyorsunuz.
Dünyanın en kolay şeyi bahane üretmek. Bazen Tiktok’taki şahsıma yönelik en ağır yorumu görmezden gelip gününe neşeyle devam ederken; çok minicik alakasız bir şeye sinirlenip hıncımı ondan çıkarabiliyorum. Oysa ki suçlu yine benim. Zamanında uğraşmam gereken o daha büyük hakaretle uğraşmadığım için. Bu çok alakasız gibi gözüken örneğin, hayatımın her yanına zuhur etmiş olan erteleme hastalığı ve bunun sonucunda yanlış anlarda çabalamanın yansımalarından biri olduğunu söyleyebilirim.
Yukarıda bahsettiğim bahaneleri uydurmak kolay. Hatta eminim biraz daha çabalasam en az 300 adet daha bahane bulurum ama işte üşengeçlik… Peki ne yapacağım? Yılda 1 kez “ay tamam gaza geldim, şimdi şaha kalkacağım, geliyorum” tadında yazılar yazmaya devam mı edeceğim? Her yıl birbirinin aynısı single’ları çıkaran şarkıcılardan olmak hiç ilgimi çekmiyor. Hayatında bir film bile çekmeden çekilen tüm filmlere sallayan yalnız bir nerd sinema eleştirmeni olmak da. Mutfaktaki şefin 3 saatlik emeğini mideye indirip “bence kötü” diyen bir yemek eleştirmeni olmak da… Peki bu insanlardan farklılaşmak için ne yapmalıyım?
Suç kendimde bunu biliyorum. Ama kendimi bu kadar suçlamanın da benim yüce egoma zarar vereceğini biliyorum, çünkü maalesef sadece kendimi övmeyi ve övülmeyi severim. Bu noktada en mantıklı şey temiz bir sayfa açmak ve 50/50 yaşamak sanırım. Budan kastım, bir alter ego oluşturmak.
Çok alakasız ama -yıllar yıllar sonra- Bella Hadid’in Vogue için tekrar çektiği makyaj rutini videosunu izledim. Makyajın çamur gibi olmasını es geçiyorum bu ayrı bir yazının konusu ama videoda dediği bir şey çok ilgimi çekti. Videoda, ihtiyacı olduğunda sahneyi ona bıraktığı alter egosundan bahsediyor. Çok mantıklı. Tüm yükü tek bir kişiliğe yüklemek, bu kadar zamandır “sold out” bir şovu tek kişilik bir oyun olarak sürdürmek o kadar yorucu ki… Alter egonun bu şekilde kullanılabileceğini anlayınca tekrardan enerjimi topladım diyebilirim. Bir de böyle deneyelim? Ne kaybederiz ki? Hem zaman zaman size de düşünecek bir şey verir bu konu. Okuduğunuz satırları yazan gerçek Müşra mı yoksa -ismini şimdilik gizli tuttuğum- alter ego’m mu? Kim bilir?
Aslında bu konunun “ay tamam alter egom şöyle böyle” deyip zank diye oluşturulacağını düşünüyordum ama gördüğüm kadarıyla Reddit’te üzerine sayfalarca tartışılan, hakkında uzun uzun konuşulup, çalışılıp öyle piyasaya sunulan bir konu. Öyleyse ben de bu şekilde -tabii ki ertelemeden- derinlemesine araştırıp alter egomu konumlandırmalıyım.
Aslında zaten bir kaç alter egom var ama onlar aralarda karakter patlamaları olarak ufak ufak öne çıkıyor. Bahsettiğim şey artık onlara daha uzun diyaloglar yazmak. Belki de onlara spin-off filmler çekmek.
Bu süreçte sizle bol bol görüşeceğiz, sizi seviyorum!


