Bir Film, Bir Belgesel ve Kendimi Yeniden Bulmam Üzerine

Upuzun bir aranın ardından yeniden merhaba.

Burayı o kadar boşladım ki aslında hala okuyan birileri var mı emin değilim. Şu anda buraya yazmak, mektup yazıp şişeyle okyanusa bırakmakla eşdeğer benim için. Olsun umrumda değil, bunu kendim için yazıyorum daha çok.

Uzun tatillerin şöyle bir güzelliği var. Kendinizle baş başa kalabiliyorsunuz. Dinleyebiliyorsunuz. Ne olduğunuzu ve ne olamadığınızı açıkça görüyorsunuz. Benim aydınlanmam bu tatile kısmetmiş demek ki.

Gerçekten burayı neden boşladım? O müziğe ve modaya hastalıklı bir tutkuyla sarılan kızdan bir robota ne zaman dönüştüm bilmiyorum. Her akşam 10 adımlık cilt bakım rutininde yüzümü defalarca silerken karakterimi de silmişim gibi. Tamamen olmak istemediğim, zamanında uzaktan bakıp eleştirdiğim o insanlara dönüştüm. Ne ayıp ama!

Tatil boyu izlediklerimden iki yapım beynime dank etti. Hem de ne dank etmek!

İlki Guillaume Canet’in müthiş komik 2017 tarihli “Rock’n Roll” filmi. Canet orta yaş krizinin de etkisiyle “ama bakın ben çok rock bir insanım” diye kendisini kanıtlamaya çalışırken günden güne daha çok battı. Sonunda ömrünün yarısını kendisini başkalarına kanıtlamaya çalışmış bir halde, ömrünün en azından diğer yarısına istediği şekilde devam ediyordu. Ben böyle olmak istemiyorum. Filmdeki Canet gibi “ama ben buyum zaten” dediğimde çok geç olsun istemiyorum. Benim için hala geç olmadığını düşünmek istiyorum.

Evim okunmamış onca kitap, dinlenmemiş onca plak, öğrenilmemiş enstrümanlarla dolu. Herşeyi alıp atmışım son 4 yılda sadece. Beynimin de durumu aynı. Sadece alıp atıyorum. Bana denilenleri yapıyorum. Daha karmaşık bir insan olmak yerine insanları zorlamamayı, onlar için daha kolay bir insan olmayı seçtim. Bu arada sıktığım elleri bir bir kestim.

5 yıl önceki beni o kadar çok özlüyorum ama diğer yandan bunu demek için o kadar gencim ki! Bu bir nevi kaza yapmadan önce direksiyonu kırmak gibi. Yani umarım!

İzleyip beynime dank eden diğer yapım ise Foo Fighters Back and Forth belgeseli oldu. Malumunuz Kurt Cobain’in ölümünden sonra Dave Grohl’un tırnaklarıyla kazıya kazıya Foo Fighters gibi bir grubu sıfırdan global bir fenomene dönüştürmesini anlatıyor. Eğer onlar yaptıysa ben de yapabilirim!

Ne yazık ki dünyaya mal olmuş bir müzik grubum ve ölen bir solistimiz yok. Ama ben de içimde ölen eski “ben”den sonra bunu yapabilirim. Tıpkı belgeseldeki gibi doğru zamanda hayatımdaki kişilere çık demesini bildim. Tüm o toksik insanlara. Bu sınavı atlattım ama daha fazlasını da yapmalıyım. Yapacağım.

Yani demek istediğim dilerim bu hikayedeki Kurt Cobain ben değilimdir. Dilerim Dave olurum ve tüm o yanlış ve doğru kararlarıyla piramidin tepesine çıkan isim olurum. Ki piramidi görüş açımdan kaybetmiş durumdayım.

Benim için bu aydınlanma, uçurumdan önceki son viraj gibi görünüyor.

Bu yazı bir nevi kendime söz. Buraları okuyan ve beni takip edenler varsa sizlere de söz.

Devam edecek ve içime sığmayacak kadar büyüyeceğim.

NOT: Önerdiğim yapımları izlemeyi unutmayınız!

MÜŞRA DEMİR

https://www.youtube.com/multibabydoll

https://instagram.com/multibabydoll/

https://twitter.com/multibabydoll_

https://www.facebook.com/Multibabydoll/

 

 

Zeen is a next generation WordPress theme. It’s powerful, beautifully designed and comes with everything you need to engage your visitors and increase conversions.

Top 3 Stories

Daha Fazla İçerik
Limp Bizkit’e Dair Sevdiğimiz Her Şey: Gold Cobra