FAITH NO MORE GÜNAH ÇIKARIYOR: SOL INVICTUS

Öncelikle incelemeye başlarken şunu kabul etmek gerek, Faith No More sevmesi (gerçekten sevmekten bahsediyorum, Youtube Top Tracks FNM’cisi olmaktan değil) çok da kolay olan bir grup değil. Dolayısıyla her albümleri gibi bu albüm de öyle tek seferde yalanıp yutulacak, şak diye yorum yapılabilecek bir albüm değil. Ama benimki de bir heyecan işte, hazır çıkmışken taze taze yazayım istiyorum…

Sol Invictus, Faith No More’un 18 yıl sonra çıkardığı ilk albüm. Sanırım hepimiz bu noktaya kadar biliyoruz. Bilmediğimiz ve kuşkulandığımız şey ise, kendilerinden son dinlediğimiz albüm olan Album of The Year ve diğer selefleri kadar iyi olup olmadığıydı.

 

Sol Invictus piyasaya çıkmadan önce geçtiğimiz gün dinlemeye sunuldu. (Yahu ne kadar kesik kesik, ne kadar kötü yazıyorum. Tıpkı bir FNM kariyeri gibi…) Dinledim ve bittabii her böyle “uzuuuunca arası olan” işler gibi, yine kafamda nostaljiyle karışık bir hüzün oluştu.

 

10 parçalık albümün açılışını yapan ve “aha da bangır bangır bir albüm geliyor” duygusunu verme görevindeki Sol Invictus’un ardından gelen Superhero parçası albümün yıldızlarından. İlk dinleyişte değil de ikinci dinleyişte kıymetini anlayabileceklerinizden. Tabii ben kendi adıma konuşayım, bunun nedeni heyecandan ilk dinleyişte ne dinlediğimi anlayamamış olmam da olabilir. Yani siz istediğiniz seferde anlayabilirsiniz parçanın anlam ve önemini. Bu şarkı için “mis gibi bir FNM eseri” olması dışında yapabileceğim iki tanım var; “epik ve tedirgin edici.” Tam da istediğim, o yüreğimi sıkıştıran, alttan alttan gerilimi veren FNM eserleri gibi. Aynı zamanda oldukça “deli marşı” yapısıyla The Real Thing albümünü de anımsatıyor. Bu açıdan bakıldığında şimdiye dek karşılaştığımız tüm FNM ruh hallerini bir araya getirip, arayı kapıyor.

Sunny Side Up, nostalji duygularına oynayan güzel bir ara sıcak.

Separation Anxiety, böyle bir geri dönüş albümü için oldukça anlamlı olan bir diğer parça. Resmen FNM bu parçayla , Mike Patton‘ın vokal tarzı ve müzikleriyle 2000’lerin başındaki nu-metal çılgınlığının başlamasına sebep olan yegane grup olarak kendilerini eleştiriyor ve aslında yapmak istedikleri şeyi dinletiyorlar bize. Nu-Metal akımı için, “ah o taşı o kuyuya keşke atmasalardı” demek doğru mu bilmiyorum (ki içimden geçen kesinlikle bu değil, kabul etsek de etmesek de eğlenceli ve güzel günlerdi) ama eminim ki FNM ve Mike Patton’ın kesinlikle aklından geçen bu.

Rise of the Fall ve Black Friday  ikilisi kafamda kesinlikle Album Of The Year‘a yakıştırdığım parçalar. Bu açıdan, aradaki 18 yıllık boşluğu hissettirmeme gibi bir görevleri olduğu söylenebilir. Kafamda şimdilik ilk dinleyişte dönüp duran bir Last Cup of Sorrow ya da Stripsearch etkisi yaratmadı ama ilerleyen zamanlarda neden olmasın?

Albümün benim için tek ve yegane yıldızı, aynı zamanda ilk single olan Motherfucker. O çok sevdiğimiiz FNM marşları gibi, hızlıca yakalıyor ve kolay kolay bırakmıyor. İlk dinleyişte eşlik etmeye başladığım bu şimdilik “son” FNM klasiği, harika bir konser marşı olmaya aday. Bu satırları yazarken bile sürekli Motherfucker’ı mırıldanıyorum.

Bir diğer yıldız ise “Matador” parçası. Bence böyle bir geri dönüş albümüne inanılmaz derecede yakışan bir parça Matador. Aynı anda hem güçlü, hem melankolik hem de oldukça çiğ. Yani kısaca faith No More’un o özellikle Angel Dust  albümünde alıştığımız karakterleri gibi.

From the Dead melankolik kapanışı oldukça görkemli bir şekilde gerçekleştiriyor.

Mike Patton‘ın sesinde zerre değişiklik yok ve sırf bu nedenle bile kocaman bir iç çektiriyor bu sesi özlediğinizi hatırlatarak. (Ay evet hem de çok özlemişim seni Mike, bebeğim) Tabii ki Mike Bordin başta olmak üzere diğer tüm elemanlar yine formlarındalar. Albüm kapağını da oldukça sevdim. Albüm ismi olarak ise yine harikalar ve cümle anlamı olarak bu albümü daha iyi tanımlayan bir isim olamazdı.

 

Şimdi şöyle bir toparlayacak olursak, elimizde 18 yıl sonra gelmiş olan bir albüm var; gözlerimizin önünden film şeridi gibi tüm FNM kariyerini şöyle bir geçiren… Bir nevi Faith No More günah çıkarıyor diyebiliriz.Hızlıca alışmalı mıyız yoksa yavaşça mı sindirmeliyiz? Bu yaz tüm hayatımıza soundtrack olacak olan albüm bu mu? Benim açımdan bu soruların cevabı şimdilik üç noktalı boşluklar halinde. Herşeyden önemlisi bir Faith No More reunion‘ını ne kadar coşkuyla bekliyorduk? Sadece 90’lardan harika bir anı olarak mı kalmalıydılar?

İşte sizi bu sorularla karşı karşıya bırakan bir albüm Sol Invictus. Ama yanlış anlaşılmasın, albüm için kesin yorumum, “bomba gibi”. Onlarca geri dönüş albümü gördük, onlarca hayal kırıklığı yaşadık. Bu albüm ise sırf o kadar yüksek beklentinin çok üstüne çıkmış olmasıyla bile el üstünde tutulması gereken bir albümdür. (aslında albümü çok ama çok sevdiğimin ipucunu isim hakkında yukarıda yazdığım kısımda vermiştim eheheh) Kısaca 2015 yılında daha iyisi gelene kadar en iyisi budur. Sanırım bu kadar olumsuz kuşkuyla kendi kendime paranoya yaptığıma göre gerçekten Faith No More kafasını yeniden yakaladım demektir.

O zaman şimdi asıl sorulması gereken soruyu soralım.

Hazır bu kadar bomba bir albüm de gelmişken, bu adamları artık bir kez daha ülkede ağırlamanın vakti gelmedi mi?

 

MÜŞRA DEMİR

Zeen is a next generation WordPress theme. It’s powerful, beautifully designed and comes with everything you need to engage your visitors and increase conversions.

Top 3 Stories

Daha Fazla İçerik
Rogangate | Neil Young vs. Joe Rogan Kavgası Spotify’ın Yeni Önceliğini Ortaya Koyuyor: Podcast